Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda, Ankara Birlik Vakfı Şube Başkanı Muhittin Bal ve Birlik Vakfı Kurucular Kurulu Başkanı İsmail Kahraman selamlama konuşması yaptı. Selamlama konuşmalarının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmaya başladı. Erdoğan, Ramazan ayının Türkiye, Müslümanlar ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını dileyerek, yemeğin organizasyonunda görev alanlara teşekkür etti.
Birlik Vakfı'nın iftar yemeğinde olmaktan, dostlarıyla hasbihal edip, hasret gidermekten büyük memnuniyet duyduğunu ifade eden Erdoğan, Birlik Vakfı'nın bir geleneği haline dönüşen iftar yemeği vesilesiyle başta vakfın kurucuları olmak üzere, vakfa maddi ve manevi desteklerde bulunanlara da şükranlarını sundu. Erdoğan, "İnsanların en hayırlısı onlara faydalı olanıdır" hadisi şerifini hatırlatarak, "Kendine bunu rehber edinen, bu uğurda çaba sarf eden kardeşlerimizden bekaya uğurladıklarımıza da Allah'tan rahmet diliyorum" dedi.
Erdoğan, bugün onuncu kez iftar sofrasına oturarak, oruçların açıldığını, sıcak, uzun günlere, yoğun ve yorucu işlere rağmen tutulan oruçlarla sabrı öğrendiklerini anlatarak, "Millet olarak infak ederek mahallemizdeki, sokağımızdaki, apartmanımızdaki ihtiyaç sahiplerini gözetmeye, onların dertlerine derman olmaya gayret ediyoruz. Yanı başımızdaki ihtiyaç sahibini gördüğümüz, gözettiğimiz, kolladığımız kadar, tarihi sorumluluğumuzun ve inancımızın gereği olarak dünyanın dört bir yanındaki kardeşlerimize de kol kanat geriyor, onlar için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz" diye konuştu.
Milletçe Ramazan ayının huzur ve sükunet içinde idrak edilebildiğine işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Tüm sıkıntıların, çatışmaların, istikrarsızlıkların içerisine bir istikrar ve güven abidesi olarak temerküz eden bir Türkiye var. Türkiye'nin anlamını sadece 780 bin kilometrekare ile sınırlayamayız. Türkiye gariplerin yurdudur, belde-i emindir, mazlumlara umut ışığıdır, hiç kimsenin bu umudu söndürmeye, onu engellemeye, lekelemeye hakkı yoktur. Bu ülkede yaşayan, bu toprağın ekmeğini yiyen, suyunu içen, burayı kendine vatan olarak gören herkesin sosyal dokunun güçlenmesine katkıda bulunması gerekir.”
Türkiye'de bulunan mültecilerin 1 milyon 700 binini Suriye, 300 binini ise Iraklıların oluşturduğunu vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şu ana kadar yapmış olduğumuz harcama 6 milyar doları aşmış vaziyette. Tüm dünyadan bize gelen yardım ne biliyor musunuz? 365 milyon dolar. Karşımıza geldikleri zaman 'gerçekten dünyada sizin örneğiniz yok, bu işi hakikaten sizin gibi yapan yok', hep bunu söylüyorlar. 'Hani para, hani destek' dediğimiz zaman, para pul yok.
Halbuki dünyada sadece ekonomik durum itibariyle bizim üstümüzde 16 ülke var. Hadi bir destek verin, gönderin bir şeyler... Yok. Hiçbir zaman bunlardan bir şey beklemedik. Bizde şu anda 2 milyon insan varken, Avrupa'nın tamamında 200 bin insan var mülteci olarak. Fark bu kadar ortada. Bunların insana, insan olarak bakmak gibi bir derdi yok. Bunlar Akdeniz'de 'bırakın ölsün', Ege'de 'bırakın ölsün' diyen anlayışın mensupları.
Ama bizim sahil güvenlik botlarımız yakalayıp, çıkarıp, ondan sonra ülkesine onları göndermenin gayreti içerisinde. Farkımız bu. Alevisi ile Sünnisi ile Kürt'ü ile Türk'ü ile yüzyıllardır bu topraklar üzerinde bir ve beraber yaşadık. İnşallah bundan sonrada kardeşçe yaşamaya devam edeceğiz.
27 Haziran 2015